10 Eylül 2013 Salı

KILIÇLAR ZEHİRLİYDİ


Geceydi, karşılıklı oturmuş konuşuyorduk
Lafı Çine kadar götürüp getirdikten sonra
Önce kalın bir kitaptan peş peşe iki şiir
Üçüncüsünü ben söyledim sevdiğim bir şiirdi
Çaylar gelmeden mükellef bir porselen tabak
Arada bir hikâye okumaya kalktıysa da ayrıca
Eski bir kelime aykırı bir tercüme gibi çıkınca
Yeter bu kadar deyip çantasından içeri.

25 Temmuz 2013 Perşembe

Oruç tuttu beni


Aslında ben bir şey yapmadım ona. Ne yerimden kımıldadım, ne bir hareket yaptım ne de ileri geri bir koşu tutturdum ona kavuşmak için. Hiç ama hiçbir şey yapmadım. Bekledim desem o da değil. Zaten duruyordum durduğum yerde. Evden çarşıya, evden işe, işten eve. Sonradan tekrar yazının başına, tekrar bilgisayarın başına... Yok, şu şiir olmuştu da bu diğer şiir iyi olmamıştı faraziyeleri arasında ömrün kıvılcımlarını çakmaya devam ederken geçinip gidiyordum işte. Bütün bu tahayyüller arasında dolaşırken Şaban ayı hazretleri son yıldızlarını dökmüştü üzerimize.

19 Temmuz 2013 Cuma

GÖNÜL İŞLERİ


Başlı başına nokta şimdi kendine heves
Bir adı olsun artık desin ki böyle midir?
Ne zaman düşer gölge düşer merhamet
Diyeyim şimdi işte dünyanın ahengine ses
Bileyim kalp atışı bileyim derdim nedir
Önemli olan zaten gönül gözü olmaktır
Yoksa başka yolları mubah edip kendine
Eni sonu bilinmez karanlığa koşmaktır
Dünya hali meşakkat bilinmez sırlar ile
Sabır metanet ile biraz zahmet lazımdır.

1 Temmuz 2013 Pazartesi

YAZIK OLMAZ MI?


İnsana bir gizli düşman
Farkında olmadan gelip
Şöyle kahramansın dese
Göğsün kabarır olmaz mı?

İşe bak sen hele şöyle
Ters yollara yollar seni
Doğru yol üzre kendini
Yürür sanırsın olmaz mı?

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Sezai Karakoç Şiiri Açık Sözlü Bir Şiirdir


Evrensel bir şair.


Hayatımızda şiiri tutunacak bir imkân olarak almak gerektiğini düşünüyorum. Hayatı kuran etkilerin içinde var olmuş olan şiir, bir atardamar olarak yerini muhafaza eder. Sezai Karakoç şiiri hayata açıkça sirayet eden bir ağırlığın içinde yer alır. Açık sözlü bir şiirdir. Kendini saklamaz. Adeta ben buradayım diye seslenir. Duyurur kendini. Gösterir kendini. Zaten dikkat edilirse Karakoç şiiri günümüze gelinceye kadar hep böyle yapmıştır. Kendini bir mecburiyet halinde ortaya koymuş ve mecburen görülmüştür. Çünkü görülmese olmazdı ve hayatın şiir tarafı eksik kalırdı. Sezai Karakoç ne doğulu ne de batılı bir şairdir o bir bütünü kapsayan evrensel bir şairdir.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

ŞAİR ABDURRAHİM KARAKOÇ





Sevgili kardeşim Arif Dülger geçenlerde 6.3.2013 tarihinde Ankara Bağlumda medfun Seyid Abdülhakim Arvasi hazretlerini ziyarete gittiğinde o mevki civarında medfun Şairimiz Abdürrahim Karakoç’un kabrine yaptığı ziyarete ilişkin birkaç fotoğraf gönderdi bana. Kabristanı ziyarette haliyle merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç’a dua ve ziyaret için kabrin başına varmış. Lakin merhum şairimiz vefat edeli bunca zaman geçmesine rağmen mezarının yapılmamış olması şairimiz Arif Dülgeri pek üzmüş. Bu güzide şairimizin kabri neden bu halde bekliyor diye de sual etmekte ve haklı olarak serzenişte bulunmakta.

Sezai Karakoç ile Cahit Zarifoğlu




Bana öyle geliyor ki ileri zamanlarda şiirimizin, bilhassa İslami duyarlıklı şiirimizin başlangıcını bu iki güzide şairimizle başlatmış olacak geleceğin genç şairleri. Şiirin akan damarlarından hangisini öne alacağız veya nasıl bir hal içersinde bütüncü bir bakış açısıyla gündeme getireceğiz, üzerinde durulacak bir önemli nokta olarak görülecek. Şiirimiz iki damardan geliyor ise bunlardan birinin meta üzerine kurulmuş olduğunu bir diğer damarın ise deruni mana üzerine kurulup geliştiğini gözlemlemiş oluyoruz.  Böylece maddi ve manevi yaklaşım tarzı içersinde gelişiyor şiirimiz.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Âdem Özbay’ın Şiiri: Tuzu Eksik Ölü


Âdem Özbay cesaret ya Allah demiş olmalı ki:

Gidiyorum abi dedi ve gitti. Gitmeden de bana ve Jan devrime bir iyilik edip benim bir şiir kitabımı Jan’ın ise hikâye kitabını tertipleyip gün yüzüne çıkarıp ve de üstelik bir miktarını bir güzelce paketleyip Beylerbeyine geldi. Bizi bu harikulade inceliği ile bir defa daha sevindirmiş oldu. 

SEYRİ SEFER HALİNDE






Eve hanımın kadın misafirleri, sohbet arkadaşları gelecekleri için evden dokuz otuz civarında çıkıyorum. Haftanın iki günü Salı ve Cuma olmak üzere ders yapıyor sohbet ediyorlar kendi aralarında. Bu sabah hava oldukça güzel görünüyor. Dünden bir niyetim var. Bu sebeple şöyle Beykoz’a kadar bir gideyim, oradan da Beykoz – Kadıköy otobüsü ile Kadıköy’e gidip şiirimin çıktığı Mühür dergisini alayım, öylece döneyim eve. O zamana kadar misafirler gitmiş olurlar.

1 Mayıs 2013 Çarşamba

EMİNİM BUNLARI BİLİYORSUN




Yapmayın dediydim yapmayın gözlerimde yaş
Yanıma yöreme Nötron başımın ortasına Atom
Yetmediyse eğer bir kaç tane Hidrojen
Biraz şurada burada terör biraz fitne fesat! 

İKİNDİÜSTÜ ÜSKÜDAR



Bulaydım orada bir yerde ortasında şehrin

Ki şehre koşarak gelen adamı da düşündüm

Düşündüm de böyle oldum böyle gün ikindi

Vakit serseri bir kurşun gibi akıp gitmekte

Ben zarif bir halden zarif bir adamdan şiirler

Martılar ne güzel dalıp denize kanat açarak

Bir şairin selamıyla kelamıyla dalgalar.

KILDAN İNCE KILIÇTAN KESKİN


Hülasa şiirin kanatları altında sözün uçarı yüzünü

Kıbleye dönerek bismillah her şey sonunda bir şey

Bir meydanın eseri olacak bir meydanın zebunu

Bir kapının nice kapılara bölünerek öyle cazip

Bir hal içinde itiraf olunur ise cümlesine eyvallah.

MAYIS BİR


  

Aklında bir kıvılcım nasıl çabuk

Gibi olmalı muhtemelen akşam

Şehre bir münadi koşarak gelse

Ey dünya ahalisi şahit olunuz

Bir haksızlık var değil mi dese.

15 Nisan 2013 Pazartesi

HUGO CHAVEZ



Bunlar adamı kanser yapar Hugo
İsterler ki dünya babalarının malı gibi
Sallanıp dursun önlerinde
El pençe divan dursun
Boynu bükük emre amade sallanıp dursun
Bu zalimler böyledir Hugo bu zalimler böyle.

10 Nisan 2013 Çarşamba

GÜZ KLASİĞİ





Şehri terleterek dolaşmanın ne sakıncası olabilir
Önemli olan çıkabilmektir kalabalıkların arasından
Orada bir güz klasiği eşliğinde ikindilerin o korkusuz
O mahir o cüretkâr aşka müptela duruşlarında
Şehre dair çok şey vardır mutlaka.

Hakir Kuşu Eti İçin Öldürmek




    “Bilmübalağa denilebilir ki, her kesin anlayabileceği şiir münhasıran dûn şairlerin işidir.” Diyor, Ahmet Haşim. Yani açıkçası şiirden anlamak her babayiğidin harcı değildir demek istiyor. Peki, nedir bu anlaşılması zor olan şiir? Ne iş yapar, ne işe yarar oluyor ki? Boşuna olan, olmasa da olur kabilinden bir şey midir bu adına şiir denilen, bir yerde yukarılarda gibi duran, bir yerde de aşağılarda sürünüyor gibi görünen kelimeler yumağı. Biraz da çevirmenlerin tam karşılığını bulamadıkları bir kelimenin özgün yazılışını parantez içine alışları gibi, öyle müphem… Muhakkak şiir söylemek ya da yazmak basit bir uğraş değildir, zorluğu, çilesi vardır. Anlamak ise duyumsamak demektir. Anlamak; anlayıp da işine gelmiyorsa benimsememek demektir. Her okuyan kendine göre bir şeyler anlıyordur muhakkak. Ama nasıl anlıyordur, tahayyül ettiği gibi, anlamak yetisinin elverdiği miktarda; yani tam değil. Belki de şiiri söyleyenle şiiri anlayan arasında fark yoktur, fark yalnızca anlayışlarda vardır. Nitekim İmam Gazali; “Allah aşkı ile yananların vecdi anlayışlarına göredir. Anlayışları da tahayyül ettikleri gibidir. Onun hayalinin şairin şiiri ve muradına uygun olması şart değildir” demiştir.

1 Nisan 2013 Pazartesi

DOSTUM VAKİT DAR




Bir gün
Gözyaşının
Ağıtın ve kanın
Hesabıdır olacak
Orada başlayacak ortasında zulmün
Bir gün mutlaka güller
Anlaşılmaz bir yosmanın raksına rağmen
Rengârenk açacak
Ağır ağır her şey
O dayanılmaz arzunun haşmetiyle
Tabiat bir daha ve ilaveten ey aşk
Olağanüstü bir mavi doğuracak.

MEMLEKET HAVALARI





Sahi biz nerelere giderdik bir yerlere giderdik
Taşmazdı kabarmazdı dururdu tenhalarda
Uzaktan gelirdi iniltiler yakından duyulmazdı
Bilinse geciktirilirdi koyulaşır sinerdi gölgelere
Dağılırdı elbet çatlardı nar gece olurdu.

AKŞAM YEDİ SULARI




Ah yağmurlu kaldırımlar
Siz de mi anlamıyorsunuz beni
Mırıldandığım onca dualar
Her akşam yedi suları
Hani epeydir ki...

Nurettin Durman kimdir?




Nurettin Durman

1945 yılında Bingöl’de doğdu. Altmış ihtilalinden sonra İstanbul’a yerleşti. İlk şiiri 1964 yılında yayımlandı. Kardelen dergisinin kurucuları arasında yer aldı.. DüşÇınarı dergisini çıkardı... Dört sayı Lamure Dergisini yönetti. Şiir ve şiir kitapları üzerine değini ve eleştiriler yazdı. 1994 yılından 2008 Ocak ayına kadar Akit - Vakit gazetesi kültür sayfasında haftalık yazılar yazdı. Bir süre Milli Gazete Düşünce sayfasında yazdı.  Kısa bir süre Yeni Söz gazetesinde yazdı. Edebiyat dergilerinde şiirlerini yayımlıyor. 1968 yılından itibaren Beylerbeyi’nde ikâmet ediyor…

30 Mart 2013 Cumartesi