Geceydi, karşılıklı
oturmuş konuşuyorduk
Lafı Çine kadar götürüp
getirdikten sonra
Önce kalın bir kitaptan
peş peşe iki şiir
Üçüncüsünü ben söyledim
sevdiğim bir şiirdi
Çaylar gelmeden mükellef
bir porselen tabak
Arada bir hikâye okumaya
kalktıysa da ayrıca
Eski bir kelime aykırı bir
tercüme gibi çıkınca
Yeter bu kadar deyip
çantasından içeri.
Geceydi İsrail Gazzeye kaç
yüz bomba atmış
Uçaklar kaç yüz sorti
yapmıştı gündüz vakti
Ölümleri cinayetleri yakıp
yıkmayı seviyormuş
Gazzenin roketleri şöyle
böyle birkaç çentik
Birkaç ölü İsrailli
kızılca kıyamet bir bahane
Gazzenin ölü çocukları
Gazzenin çarşı pazarı
Yani şartlar eşit olsa
anlaşılan şartlar her neyse
Kendinden başkasına tuhaf
bakıyor insan.
Geceydi, hâsılı gecelerden
bir geceydi
Kıssası Enbiyadan hazin
bir mesele çıktı ortaya
Hazreti Ali ile Muaviye
kıran kırana bir savaştaydı
İbretlik bir mesele
asırların derslerin meselesi
Küfe Şam arası Mekke
Medine arası Kahire
Basra’dan şuradan buradan
bir üzgün miras
Talibin oğlu Ali, Ebu
Süfyan’ın oğlu Muaviye
Acı, ağır bir meseledir,
hariciler vardır.
Geceydi Taha Suresinin son
ayetleri ağır ağır
İlerleyen vaktin kalbinden
içeri akıyordu:
De ki: “Hepimiz
beklemekteyiz, siz de bekleyedurun.
Şüphesiz düz yolun sahiplerinin
kimler olduğunu
ve kimlerin doğru yolda
bulunduğunu
yakında bileceksiniz”
Taha Suresi 135. ayet
diyordu.
Sabah namazı vaktiydi
kılıçlar zehirliydi
Muaviye muhafızları
sayesinde kurtulmuştu
Amr Bin As hastalanmış
evden çıkamamıştı
Hz. Ali sabah namazına
giderken suikasta uğramıştı.
Sabah namazı vaktiydi
kılıçlar zehirliydi…
*
Nurettin Durman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder